7 Mayıs 2009 Perşembe

Büyümüştüm...


Bir söz vermiştik, bir yıl sonra tam burada, bu kayanın üstünde, ne olursa olsun, eğer hala nefes alabiliyorsak buluşacaktık. Bir yıl geçti. Hayatıma yeni biri girmişti ve sözün zamanı gelmişti. Saçlarım kısacıktı, güzeldim o günlerde, yeniden seviyor ve seviliyordum. Gidecektim yine de... Üzülse de, birşey diyemiyordu, belki bir kere "gitmesen olmaz mı?" demişti cevabını beklemeden... Bindim otobüse, gidiyordum, söz vermiştim, belkilerle, yoksalarla, acabalarla... Yol bir uzuyor, bir kısalıyordu. Yol güzeldi, yol üretkendi, yol boş bir çabadan, öylesine bir umuttan fazlaydı. Yolu yaşıyordum ve işte varmıştım bile...İlk defa kayalıklardan çıkarken hızla çarpmaya başladı kalbim, bense ona sakin olmasını söylüyordum. Her zamanki gibi temkinliydim. Hayaller kurar ve olmama ihtimallerini de peşinen söylerdim kendime. Yine öyle yaptım, böylece kırılmıyorsunuz, kendini kaptırmış, farkındalığını kapatmış bir hayalperest olmayarak, hayatla akıllıca başa çıktığınızı düşünüyorsunuz. Tabii hayal kurmadan da edemiyorsunuz....


Söz vermiştik. Tutmadı o, gelmedi... Ben, etraftaki gençlerin gizemli buldukları, gelip tanışmak istedikleri, saçları 3 numara küçük kız oturmuş kayanın üstünde denize bakıyordum. İlk defa o gün görmüştüm, dünya gerçekten yuvarlaktı. Ufukta sanki deniz kürenin öteki tarafına akıyordu.


Gözleri maviydi. Denizin renginde tam da...Bir ara o maviliğin içinde önce gözleri görünecek ve arkasından denizden çıkıp gelecek diye bekliyorken buldum kendimi. Sonra temkinli yanım "saçmalama" dedi, "hayat çizgi film mi?" Bir mektup yazdım, iliştirdim kayanın dibine. Biraz yürümek istiyordum. Bir sene önce o köyde, Hatice'yle, şair köy öğretmeni, güzel ailesi ve kedileriyle mutlu günler geçirmiştik. Kaktüs meyveleri yiyor, bukalemunları, kurbağaları evimizde misafir ediyorduk. Köydeki antik tiyatroda, güneşin altında ısınmış taşların üzerine uzanıyordum, yalnız kalmak istediğimde. Sonra o geliyordu, seviyordu taşlardan da sıcak... Bazen evin çatısında uyuyorduk, cibinlik vardı o günlerde hayatımızda. Cibinlik sinekleri değil ama yıldızları geçiriyordu içeri...


Beni çok severdi, bilirdim ama gelmemişti işte...Hiç kızmadım çünkü bana gitmek yetmişti, yine büyümüştüm, yolda ve kayaların ve sıcak taşların üzerinde, bu sefer gelmeyeceğini bilerek, beklemeden...Büyümüştüm, hem de bir sene önce verdiği çocukça sözü çocukça tutan bir çocuk olarak...

1 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

Susmak ve yorumsuz kalmak lazım bazen.. Yazıya, hissettiklerine, hissedene, bize hissettirene saygıdan...

o çocuğu seviyorum ben...