"Öyle şanslı bir adamım ki herseyden yana, tek şanssızlığım kendim olmak" dedi bir arkadaşım geçenlerde... Herşeyle başediyoruz, bir tek kendimiz dışında...Benlik ve ego arasında, incecik bir çizgide, bazen birine bazen diğerine doğru düşerek yürüyoruz. Kimileri durmayı tercih ediyor korkudan, kimileri cambazlık yapıyor hatta bazen fazla şaşaalı, büyülüyor pasif seyircileri, kimileri denge arıyor yalnızlığına çekilerek... Öyle ya da böyle, hep yeniden üretiliyor bu çizgi...Ne ki bu, niye var? Gerçek mi? Yoksa büyük bir tuzak mı?
Sevmediğimiz ego ve sahip çıktığımız benlik, şişirdiğimiz ego ve bastırdığımız benlik, bunlar aslında aynı şeyler olmasınlar? O aradaki ince çizgi oyalıyor olmasın bizi? Gerçeklik arkamızı döndüğümüz yerde dansediyor, kulağımızı tıkadığımız anda söylüyor şarkısını...Biz yüz çevirdikçe ondan, açlık çeken ruhlar olarak tutunamıyoruz...Tutunduğumuz şeyler ne kadar sahteyse, o kadar donanıyoruz yapmacıklıkla, o kadar gürültü patırtı yapıyoruz...
Bana kalırsa insan bu ikilemden çok daha fazlasını hakediyor, göründüğünden çok daha yetenekli, kalbi sandığında çok daha geniş, çok daha üretken, çok daha samimi, çok daha yaratıcı, çok daha barışçı...Daha bütün birşey insan...Maddelerin tek boyutlu dünyasından daha uzak...Bu sıkıştırılmış hayat sisteminden, bu mecburiyet halinden çok daha uzak...Bu sahte özgürlük masallarından, uçağı uçmak sanmaktan, sadece otobanlara yol demekten çok daha uzak...